HAKAN BOYAV
1980 -1990` Yıllarındaki [ MAHMUT YILDIRIM ] ' Y£ŞiL ' GÜNEY DOĞU DAKİ FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER SORUMLUSU

Mahmut Yıldırım ( 1951)
--------------------------------------------------------------------------------
1951
yılında Bingöl’de doğdu. Resmi kayıtlara göre gerçek isminden çok Ahmet
Demir, Sakallı ve Yeşil kod adları ile tanınan Mahmut Yıldırım, 1973
yılında Bingöl'ün Genç ilçesi Jandarma Komutanlığı ile ve MİT Tatvan
Bölge Müdürlüğü ile çalıştı.1975'de Milli Görüş hareketi içine giren ve
Elazığ Etibank Ferrokrom tesislerinde çalışmaya başlayan Yıldırım'ın MİT
ile ilişkisi 1989'da kesildi. Bu tarihten sonra Jandarma ile çalışan
Yıldırım, çok sayıda faili meçhul cinayete karıştığı iddia edildi.MİT'e
önce Şemdin Sakık'ı sonra da Abdullah Öcalan'ı öldürmek için operasyon
düzenlemeyi teklif etti ve bu teklif Mehmet Eymür'e ulaştıktan sonra
Eylül 1994'de Yıldırım ile ilişkiye geçildi.
1995 yılı
Ocak ayında Ankara'da gözaltına alındı ve Orhan Taşanlar tarafından
sorgudan geçirildi. Kırılan kaburga kemikleri Ankara’da tedavi
ettirildi. 23 Kasım 1996'da MİT tarafından alınan Metin Atmaca adına
düzenlenmiş pasaport ile Budapeşte'ye gitti.24 Kasım'da Mesut Yılmaz
Budapeşte'de bir ülkücü tarafından yumruklandı. 28 Kasım'da aynı
pasaport ile Türkiye'ye giriş yaptı. MİT ile ilişkisi 30 Kasım 1996'da
kesildi. Yeni Ufuk gazetesinde Yeşil ile yapıldığı iddia edilen bir
röportaj yayınlandı ancak fotoğrafların bir Özel Harekatçı polise ait
olduğu ortaya çıktı. Mahmut Yıldırım'ın Abdullah Öcalan’a 6 Mayıs 1996
ve 23 Kasım 1996'da başarısız iki suikast girişiminde bulunduğu ve uçak
yolculuğunu Beyrut'a yaptığı da iddia edildi.Öldürüldüğü ya da bir yerde
gözaltında tutulduğu iddia edildiyse de akıbeti hakkında bir bilgi
bulunmuyor.



Kod adı ’Yeşil’e lacivert operasyon


İstanbul
Beşiktaş'ta yapılan ’Lacivert’ isimli operasyonda 'Yeşil' kod adlı
Mahmut Yıldırım'ın oğlu Murat Yıldırım ve 15 kişi gözaltına alındı.
Çetenin haraç, çek-senet ve cinayet olaylarına karıştığı, Mahmut
Yıldırım'ın ise operasyondan 15 dakika önce evden ayrıldığı öne sürüldü.
SUSURLUK
Skandalı'nın en önemli aktörlerinden "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın
oğlu Murat Yıldırım, Özel Hareket Timleri'nin de katıldığı ve
’Lacivert’ ismi verilen bir operasyonla dün sabaha karşı Beşiktaş'taki
evinde gözaltına alındı. Apartman sakinleri, polise verdikleri ifade,
Mahmut Yıldırım'a benzettikleri bir kişinin oğlu Murat Yıldırım ile
kaldığı evden operasyondan 15 dakika önce ayrıldığını söylediler. Murat
Yıldırım'ın, telefon konuşmalarında babasına ait lakapları sık sık
kullandığı da polis tarafından belirtildi. Murat Yıldırım ile birlikte
aynı evde 6 kişi yakalandı. Operasyonda, adam kaçırma, haraç ve silahlı
yaralama olaylarına karıştığı öne sürülen 15 kişi gözaltına alındı.
TEHDİT ETMİŞLER
Delta
Sigorta Şirketi'nin ortaklarından Habib Durmuş, Mayıs ayında kimliği
belirsiz üç kişi tarafından Selamiçeşme'deki işyerinde silahlı saldırıya
uğradı. Bacaklarından yaralanan Durmuş, ifadesinde, "Kefil olduğum 1
milyon 500 bin YTL'den dolayı bir süredir tehdit ediliyordum. Beni
"Yeşil"in oğlu Murat Yıldırım vurdurdu" dedi. Bunun ardından
soruşturmayı Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri
yürütmeye başladı. Savcılık izniyle 8 ay boyunca telefon trafiği izlenen
Murat Yıldırım ve çetesine yönelik operasyon dün sabaha karşı
başlatıldı. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile aralarında
Özel Hareket Timleri'nin de bulunduğu yaklaşık 100 polis, 7 noktaya
operasyon düzenledi. Dün sabah 05.30'da Beşiktaş Dikilitaş’taki bir
apartman dairesine düzenlenen baskında, Murat Yıldırım ile 6 adamı
gözaltına alındı, bir Kalaşnikof, iki tabanca ele geçirildi.
BABASININ LAKAPLARINI KULLANIYOR
Baskının
yapıldığı apartmanın sakinleri polise, "Yeşil" kod adlı Mahmut
Yıldırım'ın gazetelerde çıkan fotoğraflarına çok benzeyen bir kişinin de
bu evde yaşadığını, ancak operasyondan 15 dakika önce evden ayrıldığını
söylediler. Polis yetkilileri, telefon izlemeleri sırasında Murat
Yıldırım'ın, babası Mahmut Yıldırım'ın geçmişte kullandığı, "Ağa" ve
"Hacı" lakabını telefonda sık sık telaffuz ettiğini kaydetti.
Murat
Yıldırım ve çetesinin tehdit, çek senet tahsilatı, haraç, ihaleye fesat
karıştırmak, adam yaralama, cinayet ve adam kaldırma gibi olaylara
karıştığı öne sürüldü. Çetenin, İstanbul dışında da eylemleri olduğu
kaydedildi. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
Sır fotoğraf
Mahmut
Yıldırım ile emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever Güneydoğu'da birlikte
çalışmış, ikilinin arasına daha sonra husumet girmiş, Ersever'in 1993'de
öldürülmesinde Yeşil'in parmağı olduğu ileri sürülmüştü. Bazı kaynaklar
Aktüel’de yayımlanan ve AP tarafından da servise konan fotoğraftaki
kişinin Yeşil olmadığını iddia etmişti.
İlk gözaltı 1998’deydi
20 Ekim
1998'de Ankara'da genel arama yapan polis ekipleri, bir arabada silah
ele geçirdi. Arabada bulunan 18 yaşındaki Murat Yıldırım ve Adem Özbay
gözaltına alındı. Murat Yıldırım'ın, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın
oğlu olduğu belirlendi. Yıldırım, sorgusunda babası ile iki yıldır
görüşmediğini öne sürmüştü. Daha sonra 3 kez gözaltına alındığı
kaydedilen Murat Yıldırım'ın ismi en son Habib Durmuş'un Kadıköy'deki
işyerinde silahlı saldırıya uğraması sırasında geçti
2 aydır bu evde kalıyordu
’YEŞİL’
kod adlı Mahmut Yıldırım’ın son anda kaçtığı, Beşiktaş, Dikilitaş, Yeni
Gelin Sok. Gül Apartmanı, No: 15/10’daki dairede 2 aydır kaldığı
bildirildi. Apartmanın yöneticisi Asım Arabul, "2 ay önce bu daireye 2
kişi taşındı. Daireyi kiralayan kişi adının Fatih Yıldırım olduğunu
söyledi. Beraber kaldığı kişiyi çok az gördüm, adını da bilmiyorum.
Apartman aidatını ilk ay ev sahibi ödedi, bu ay da kiracılar ödedi.
Şüpheli bir hareketleri yoktu. Çok gelen giden olmazdı" dedi.

Ahmet
Demir adıyla bilinen Kontrgerilla elemanı Yeşil’in gerçek adı. Bingöl,
Solhan ilçesi Dicnik Köyü’nde 1951 yılında doğdu. MHP kökenli, 1973′te
Bingöl Genç İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından kullanıldı ve ilişki
aynı yıl MİT Tatvan Bölge Müdürlüğü’ne devredildi.
Kasım
1975′te askerden geldikten sonra Milli Görüş hareketi içinde MİT adına
çalıştı. Yıldırım, Elazığ’da 1977′de Etibank Ferro Krom tesislerinde
puantör olarak göreve başladı. İşlemleri 20938 sicil numarası üzerinden
yapılıyordu.
Tam dört
yıl sonra farklı bir göreve soyunup, farklı bir isimle anılmaya başladı.
Yeni adını gözlerinin rengi olan “Yeşil”den aldı.
Susurluk
kazasından sonra ortaya dökülen ilişkiler, pek çok cinayetin tetikçisi
olduğunu ortaya koydu. Herkes Yeşil’den söz etti ancak bulunamadı.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, aldığı bilgileri aktarırken Yeşil’in
öldürüldüğünü söyledi.
Ancak
kısa bir süre sonra Yeşil, İHD Başkanı Akın Birdal’ı vuranların
arkasındaki isim olarak ortaya çıktı. Daha sonraki bilgiler Yeşil’in
hala hayatta olduğunu ortaya koydu. Susurluk Raporu’nda da Yeşil’e 12
sayfalık özel bir yer ayrıldı.
Ahmet
Demir, Mehmet Kırmızı sahte kimliklerini kullanan, Güneydoğu’da
“Sakallı” adıyla bilinen Solhanlı Mahmut Yıldırım’ın geçmişi bir ölçüde
deşifre edilebildi. Bir dönem MİT’te, bir dönem JİTEM’de görev aldığı
anlaşıldı.
JİTEM
subayı Ahmet Cem Ersever‘in öldürülmesinden, Güneydoğu’daki pek çok
faili meçhul cinayete kadar sayısız olayda tetikçilik yaptığı
belirlendi. Hatta Abdullah Öcalan’ın Suriye’de öldürülmesi için
görevlendirilen ekipte de yer aldığı öne sürüldü.
Afyon
Cezaevi’nde öldürün Sabancı suikastı sanıklarından DHKP – C’li Mustafa
Duyar’ı Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’nden alıp getiren ekipte onun da
adı sayıldı. Ancak istihbarat birimlerinin kamuoyuyla pek de
paylaşmadığı kanıya göre, aslında “Yeşil” tek bir kişinin değil, birden
fazla görevlinin kullandığı ortak kod adı.
Yeşil
kodunu kullananlardan biri üst düzey görevlerde bulunuyor. Bir dönem
Güneydoğu’da PKK’ya karşı yürütülen mücadelede özel operasyonlar, karşı
gerilla eylemleri ve taktikleri onun yönetiminde yürütüldü.
Mahmut
Yıldırım ise Yeşil kod adıyla dolaşan bir tetikçi. Ankara’da bir
pavyonda eğlenirken olay çıkarttığı için gözaltına alınan, götürüldüğü
Emniyet Müdürlüğü binasında Orhan Taşanlar ve ekibi tarafından
kaburgaları kırılana kadar dövülen Yeşil’i polisin elinden alan ve
MİT’te tedavi ettiren kişinin Mehmet Eymür olduğu öne sürüldü.
Üzerinde
taşıdığı telefonla aradığı yerler arasında resmi kurumların yanı sıra
Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler de bulunuyor.
Mesut Yılmaz’a Budapeşte’te yumruk atanlar da Yeşil’in telefonundan
arananlar arasında yer alıyor.
Yeşil
adının korkuyla anılması Susurluk çetesi tarafından tahsilat amacıyla
kullanıldı. Susurluk çetesinin tehditle para topladığı kişileri arayan
hep Yeşil idi. Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmeden önce para yatırdığı
Ziraat Bankası Ankara Heykel Şubesi’ndeki hesabın sahibinin de Ahmet
Demir kimliğini kullanan Yeşil olduğu ortaya çıktı.
Mahmut Yıldırım’ın izi uzun süredir bulunamadı. Yaşayıp yaşamadığı konusunda da net bir bilgi henüz yok.

Müzik yerine ÇATIŞma sesi dinlerdi ....!!
‘Yeşil’
olarak bilinen Mahmut Yıldırım’ın oğlu Murat Yıldırım konuştu. Oğlu,
‘Yeşil’i, ‘Operasyonlardan 55-60 kiloya düşmüş olarak döner, ayağının
altındaki taşları cımbızla temizlerdik. En büyük zevklerinden biri müzik
yerine çatışma sesi dinlemekti’ diye anlatıyor
Yazdığı
“Kod adı Yeşil” isimli kitapla bir anda Türkiye gündemine oturan “Yeşil”
lakaplı Mahmut Yıldırım’ın oğlu Murat Yıldırım babasının yaşantısıyla
ilgili ilginç ayrıntıları Milliyet’e anlattı.
Ankara’da
bir oto kiralama şirketi işleten evli ve bir çocuk babası, 30 yaşındaki
Murat Yıldırım, 1996 yılında, “Akşam görüşürüz” deyip evden çıkan
babasının bir gün döneceğine inanıyor.
Murat
Yıldırım’ın anlatımına göre, Mao’nun strateji kitaplarıyla PKK’nın yayın
organları, kongre kararlarını okuyan Yeşil, operasyonlardan 55-60
kiloya düşmüş olarak dönüyor, ayağının altındaki taşlar çocukları
tarafından cımbızla temizleniyordu. İki ay yataktan çıkmayacak kadar
inatçı olan “Yeşil”in en büyük zevklerinden biri ise müzik yerine
çatışma sesleri dinlemekti...
Bu kitabı neden yazdınız?
- Bu
kitabı yazmamdaki tek amaç ortaya bir karakter koymak. Yani “Yeşil” ismi
anılınca insanların bu adam kimdir, fikri yapısı nedir anlamasını
istiyorum. Bu kitaptan sonra insanlar “Yeşil” hakkında konuşacakları
zaman karşılarında bir karakter bulsunlar. Mesela daha önce “Yeşil”e
“itirafçı” diyenler oldu ve insanlar inanıyordu. Ayrıca bazılarının
elinden günah keçilerini almak için yazdım. Ön plana çıkmak gibi bir
niyetim yok. Öyle bir niyetim olsa bütün kanallardan çağırıyorlar,
hepsine giderdim. Zaten kitabın gelirini de almıyorum, bütün gelir
Cemalettin Emeç’e (kitabın diğer yazarı) gidiyor.
‘Yılda bir kez eve gelirdi’
Mahmut Yıldırım nasıl bir babaydı? İlişkileriniz nasıldı?
- Ben de
babayım. 10 yaşında oğlum var. 24 saat beraberiz. Bir baba olarak oğlumu
tatmin edemiyorum. Ama benim babam senede bir kez gelirdi, genelde kış
aylarında gelirdi. Bazen diğer yıla da sarkardı. Buna rağmen iyi bir
babaydı, yani bizi tatmin edebilirdi.
Operasyonlarda yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ilişkilerini size anlatır mıydı?
- Benim
kitapta anlattıklarım, biz Ankara’ya döndüğümüzde babamın bana anlattığı
şeyler. Bazılarını da babamın arkadaşlarından dinledim. Ayrıca 1996’dan
önce de gazetelerde babamla ilgili haberler çıkıyordu. Özgür Gündem,
2000’e Doğru, Aydınlık gibi dergiler babamı yazardı ve biz de bunlar
babam gelince okusun diye toplardık.
Bize öyle
söylemişti. Tabii orada babamızı görüyoruz, bir baba evladına açıklama
da yapmak zorunda. Çünkü orada ‘Katil Yeşil’ diyorlar.
Ayrıca
biz ataerkil bir toplumuz, kadın erkek bir arada oturmaz. Misafir olduğu
zaman onlara hizmet edecek olan evin en büyük oğludur. Babamın
arkadaşları geldiği zaman yanlarında hep ben dururdum ve zaten babam
beni çok severdi.
Babanızın “Yeşil” olduğunu ne zaman nasıl öğrendiniz? Öğrenmeden önce “Yeşil” diye birisinin varlığını biliyor muydunuz?
- Tabii
biliyordum. Ben o tarihlerde Elazığ’da ülkü ocaklarına giderdim. Orada
insanlar “Yeşil” hakkında konuşurlardı. Babamın “Yeşil” olduğunu
öğrenmeden önce zaten “Yeşil” e hayrandım. Babama da soruyordum. Babamın
“Yeşil” ile tanışıyor olmasından da gurur duyuyordum. Babam genelde kış
aylarında gelirdi. Maaşını çektikten sonra da hamsi almaya giderdik.
Yine bir gün bir araba durdu, adamlar babama “Yeşil” diye hitap ettiler.
O an anladım ve gurur duydum.
‘Mao okurdu’
Kitap okur muydu? Özel zevkleri, hobileri var mıydı?
- Mao’nun
stratejilerini anlatan kitapları okurdu. PKK’nın yayın organlarını,
kongre kararlarını okurdu. Bunları da iyi bir empati kurmak için okurdu.
İtirafçıların savunmaları gelirdi, onları okurdu.
Müzik dinler miydi?
- Çatışma
seslerinin kayıtlı olduğu kasetler vardı, onları dinlerdi. Abdülsamet
Abdulvasıt var, Mısırlı bir hafız. Onları dinlerdi.
Birçok istihbaratçı babanızın öldüğünü söylüyor, siz ne düşünüyorsunuz?
-
Ölmediğine dair somut bir delilim yok, 1996’dan sonra hiç görüşmedim.
Şimdi mesela ben kardeşimle her gün görüşüyorum, bir gün görmesem hemen
ararım merak ederim. Ama ben babamla senede bir kere, iki senede de bir
kere görüşüyorduk. Öyle bir karakteri vardı. O yüzden çok anormal
gelmiyor bana.
En son ne zaman gördünüz babanızı?
1996’nın
kasım ayı sonu. Evden her zamanki gibi ‘Akşam görüşürüz’ diye çıktı.
Zaten her zaman yaptığı şey buydu. Bir kere çıkınca çok uzun süre
gelmiyordu.
Siz en
son 1996’da gördünüz, Mehmet Eymür de 1996’dan sonra irtibatın
kesildiğini söylüyor, fakat Şemdin Sakık 1998’de kendisini Irak’tan
“Yeşil” ve ekibinin getirdiğini söylüyor?
- Ben babamın Suriye’deki gücünü, istihbarat gücünü biliyorum. Sakık’ın söylediğine göre, o tarihte babam hayatta.
Peki, bunu duyunca araştırmadınız mı babanız sağ mı diye?
- Bugüne
kadar hiç kimseye babamın yaşayıp yaşamadığını sormadım. Çünkü ben
babamı tanıyorum. Benim babam gelmemesi gerekiyorsa gelmez. Çok inatçı
bir insandı. Çatışmalardan dönüp geldiği zaman 55-60 kilo oluyordu.
Cımbızlarla ayağının altından taş parçaları çıkarıyorduk. 2 ay yataktan
kalkmıyordu. Yani bu onun inatçılığını gösteriyor.
‘Oğlu olmak dezavantaj’
Babanızın geri geleceğine inanıyor musunuz? Ümidiniz var mı?
- Var
tabii, neden olmasın? Neticede oğluyum, yaşamasını isterim. Her zaman
böyle bir umutla yaşıyorum. Ben seviyorum babamı. Kayıp ailelerinin
yakınlarına bakın. 20 senedir arayan var. Bu konuda duygusal davranıyor
da olabilirim. Bu içimde yaşattığım bir istek de olabilir ama böyle bir
umudum var, niye olmasın ki? Ölüsünü görmedim.
Nasıl geçiniyorsunuz? Babanızın sizi “emanet ettiği” dostlarından yardım aldınız mı?
-
Kesinlikle hayır. Babam gittikten sonra babamın hiçbir arkadaşından
maddi yardım almış değiliz, böyle bir talebimiz de olmadı. Kendi
ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. 10 senedir oto kiralama işi yapıyorum.
“Yeşil”in oğlu olmak bir avantaj mı?
- Hayır,
hiçbir avantajı yok. Dezavantajı var. 18 yaşıma girdiğim günden bugüne
DGM’lerde yargılanıyorum. Hakkımda bir takipsizlik, bir beraat kararı
var, ayrıca iki dosyadan da yargılanmam devam ediyor. Ben bu hayat
tarzından memnun değilim ki. Hep saklanarak, hep tehdit altında
yaşıyoruz. Bundan kim memnun olabilir ki? Akşam düzenli olarak evine
gelen, işçi ya da memur bir babam olmasını çok isterdim.
O kadar
çok isterdim ki... Hatta Ankara’ya taşındığımız zaman, babam belirli bir
süre eve gelip giderdi, hayatımızın en mutlu günleri o günlerdi. Benim
babam bir kere bile okula gelip, ne benim ne kardeşimin derslerini
sormamıştır. Böyle bir baba figürünü kim ister?
‘1973’ten beri istihbaratçı’
Anneniz ne düşünüyor? “Git babanı bul” diyor mu?
- Hayır, böyle bir şey demiyor. Ama ailece üzülüyoruz tabiki.
Babanızın devletle ilişkisinin adı neydi? Kadrolu memur muydu, sözleşmeli işçi miydi? Resmi adı neydi?
- MİT zaten kendisi bunu açıkladı. 1973’ten beri istihbaratçı olarak çalıştığını MİT söyledi.
Maaşını alıyor musunuz? Sigortasından faydalanabiliyor musunuz?
1998-99’da iptal edildiğinden beri almıyoruz. Sigortasından da faydalanmıyoruz.
Faydalanmak için girişimde bulundunuz mu?
- Hayır bulunmadık


Emekli
savcı Sacit Kayasu, 10 yıl önce İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde görevliyken,
işkence yapılmış ve kimliği tesbit edilemeyen bir erkek cesedinin
‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu öne sürdü.El ve ayak derisi
yüzülüp, gözleri oyulan cesedin kimliğinin belirlenmesi amacıyla Mahmut
Yıldırım’ın ailesiyle DNA testinin karşılaştırılması için çok çaba
sarfetmesine rağmen çeşitli nedenler öne sürülerek engellendiğini ve o
yıllarda bu dosya ile ilgili araştırmaları sırasında çok tehditler
aldığını da öne süren Kayasu, “Pek çok şey o cesedin Yeşil olduğunu
doğruluyor. Bu şahsi kanaatim yeterli mi, değil? Bunu ispatlamam için
elimde DNA olması lazım” dedi.
7’nci
Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında, 2000 yılında ‘ihtilal yapıp
Anayasa’yı ihlal ettiği’ gerekçesiyle idam cezası istemiyle düzenlediği
iddianame ile kamuoyunda uzun süre adından bahsettiren emekli savcı
Sacit Kayasu, İzmir’in Ödemiş İlçesi’de 11 Eylül 1998′de bulunan bir
erkek cesedinin ‘Yeşil’ olarak tanınan Mahmut Yıldırım olduğu
konusundaki iddialarını yineledi. Kayasu, olay yerindeki ilk incelemeden
sonra Ödemiş Devlet Hastanesi morguna kaldırılan ceset ile ilgili
yeterli araştırma yapılmadığını savundu. Cesedi gördüğünde 5-6 günlük
olduğunu anlatan Kayasu, “Cesedin eli ve ayağı yüzülüyor, gözleri
oyuluyor. Profesyonel bir cinayet. O kadar ateş edilmesine rağmen bir
tek mermi çekirdeği yoktu” dedi. Kayasu, cesette dokuz kurşun deliği
olmasına rağmen mermi çekirdeği bulunamadığını ve böyle bir olaya daha
önce tanık olmadığını vurguladı. İncelediği cesette çeşitli darp izleri
olduğunu da söyleyen Kayasu kişinin dövülmüş ve bağlanmış olduğunu da
söyledi.
‘YEŞİL OLABİLİR ŞÜPHESİYLE EMNİYETTEN BİLGİ İSTEDİM’
Emekli
savcı Kayasu, işkence yapıldığını anlaşılan cesedin Mahmut Yıldırım’a
ait olduğu yönünde kuvvetli şüpheleri bulunduğunu belirterek, “Şahsen
ben ‘Yeşil’ olarak kanaate vardım. Bu şahsi kanaatim yeterli mi değil?
Ne yapmak lazım ? DNA ile otopsi lazım. Bunun için İzmir’e gönderdik.
DNA’ya esas olacak şeyleri alın akrabalarından da tespit edin” dediğini
söyledi.
Kayasu,
bu girişiminin çeşitli nedenlerle engellendiğini savundu. İzmir Adli Tıp
Kurumu’ndan “Biz DNA testi yapamıyoruz” şeklinde bir cevap aldıklarını
anlatan Kayasu, bunun üzerine cesedin İstanbul’a getirilmesini
istediklerini belirtti. Kayasu, ancak bu taleplerinin de İzmir Adli Tıp
Kurumu’nun cesedi göndermemek için maddi harcamaları neden olarak
gösterdiğini ve böyle bir cevap aldıktan sonra, cesedin gömülmesini
söylediklerini açıkladı.
SÜRPRİZ TANIK ‘YEŞİL’ OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Sacit
Kayasu, cinayeti soruşturduğu o dönemde çok sayıda tehdit aldığını ve
bundan yılmadığını da söyledi. 1999 yılının Ocak ve Şubat ayında
Güneydoğulu olduğunu belirten ‘Mehmet’ kod adlı kişinin olayı
soruşturduğu için kendisiyle irtibat kurduğunu anlatan Kayasu, telefon
görüşmelerinin aynı yılın Nisan ayına kadar sürdüğünü bildirdi. Kayasu,
Mehmet kod adlı kişinin Yeşil’in öldürüldüğüne ve sorgulandığına dair
elinde birtakım kasetler olduğunu ve bu kasetleri kendisine getirmek
üzere iken son kez “Geliyorum Savcı bey. Yoldayım” diye görüştükten
sonra aniden ortadan kaybolduğunu söyledi.
‘PEK ÇOK ŞEY CESEDİN YEŞİL OLDUĞUNU DOĞRULUYOR’
“Pek çok
şey o cesedin Yeşil olduğunu doğruluyor. Bunu ispatlamam için elimde DNA
olması lazım” diyen Kayasu, “Cesette parmak izi olmamısının işleri
zorlaştırdığını anlattı.


Evrensel
Gazetesi Yeşil kod adlı JİTEM'in en kanlı elamanı Mahmut Yıldırım'ın ev
adresini yayınladı. Hem de manşetten. İşte o adres.
Evrensel
gazetesinin "Yeşil Ankara'da" başlığıyla manşetten verdiği haberde,
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın nüfus kayıtlarına göre bulunduğu evin
adresi adresi şu:
Esertepe mahallesi, Yellice sokak, 4/41 Keçiöğren / Ankara adresinde oturuyor.
İşte Evrensel Gazetesi'nin bugünkü manşeti:


Mahmut 'Yeşil' Yıldırım Türkiye'nin kara kutusu mu?
Arif
Doğan'ın "Yeşil yaşıyor" sözleri Mahmut Yıldırım'ın tekrar gündeme
oturmasına sebep oldu. Faili meçhuller için hangi isim kilit nokta, Arif
Doğan mı yoksa Mahmut "Yeşil" Yıldırım mı?
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çetin
Agaşe, Arif Doğan’ın “Yeşil yaşıyor” beyanı ile gündeme tekrar taşınan
Mahmut Yıldırım’ın yaşayıp yaşamadığını Habertürk ekranlarında
yayınlanan Haber Sahası adlı programda yorumladı.
Program
sunucusu Didem Yılmaz’ın “Yeşil kod aldı Mahmut Yıldırım, Türkiye’nin
kara kutusu mu?” sorusunu yanıtlayan Çetin Agaşe “Bir kere bu insanlar
bir devlet kuruluşunda bir memur olarak çalışan insanlar değil. O
sistemin ya da o kuruluşun stratejisi gereği ajan olarak ya da taşeron
olarak kullanılmış insanlar. Ama sivil insanlar ve içeride birçok şeye
hakim olmuşlar. Türkiye bu sistemi tartışıyor. Ben yaşadığına
inanıyorum, öldüğüne dair somut bir örnek yok. Öldüğünü söyleyemem ben
araştırmacı bir yazarım.” cevabını verdi.
Didem
Yılmaz duymak istediği sorunun kaynadığını düşünerek bir kez daha
Agaşe’ye “Kara kutu Yeşil mi?” diye sordu. Agaşe soruya cevap olarak
“Bana göre Türkiye’nin, devletin kara kutusu Arif Doğan. Arif Doğan’ın
görev yaptığı yıla, görev bölgesine ve konumuna bakın. Hiyerarşik yapıyı
gözden kaçırmadan durumu ele alırsak bir emir komuta sistemi var. Bir
oluşum başında bir komutan var ve altında çalışanlar var. İşte Mahmut
Yıldırım bu insanlardan birisi… Emri veren kara kutudur.”
Ergenekon
savcıları, Abdullah Çatlı ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın iki
uyuştucu kaçakçısını kaçırıp ödürmekle suçlandıkları davanın dosyasını
istedi

İSTANBUL -
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, Bakırköy 4. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne başvurarak, Abdullah Çatlı ve Mahmut Yıldırım’ın
yargılandığı dosyayı istedi.
NTV'nin haberine göre talebi uygun bulan Ağır Ceza Mahkemesi de dava dosyasını Ergenekon savcılarına gönderdi.
Susurluktaki
kazadan 7 yıl sonra açılan davada, İranlı uyuşturucu kaçakçıları Lazım
Esmaili ve Asker Simtko’nun, Çatlı ve Yıldırım tarafından kaçırıldığı
öne sürülüyor. 1995 yılında, Polat Rönesans Otelindeki Emperyal
Casino’ya girerken kaçırılan iki kişinin, ailelerinden 50 bin dolar
fidye alınmasına rağmen öldürüldükleri iddianamede yer alıyor.
AHMET CEM ERSEVER : Yeşil Beni Takip Ediyor Raporlarında Bunları Belirtmiş
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TİLKİ SELİM [ YEŞİL`den KORKTUM ]
Tilki Selim,
teknik takipten kaçmak için 8 ayrı cep telefonu kullanıyor, adamlarına
10 yaşındaki kızı aracılığıyla talimat gönderiyor, eroin sevkiyatını
ise, kimlik kontrolünden rahatlıkla geçebilen emekli Binbaşı Ayhan P.'ye
yaptırıyordu
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'dan temin edilen uyuşturucuyu [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üzerinden [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülkelerine gönderdikleri iddiasıyla yakalanan 12 kişilik suç örgütünün elebaşı “Tilki” lakaplı [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'ın,
polisin teknik takibinden kurtulmak için 8 ayrı cep telefonu
kullandığı, zaman zaman da adamlarını 10 yaşındaki kızına aratarak
talimat verdiği bildirildi. Çetenin [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevkiyatını ise, kimlik kontrolünde rahatlıkla geçen emekli Binbaşı Ayhan P.'nin çetenin [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cipiyle yaptığı ortaya çıktı.
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri 11 Ocak 2010'da [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], Aydın, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'de
düzenlediği operasyonlarda Selim Işık ile 11 adamını gözaltına aldı.
Operasyonda 71 kilo eroin ele geçirilirken, polis, çetenin çalışma
yöntemlerini de ortaya çıkardı.
17 saati villada geçiyordu
İddiaya göre, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'ün
de “Tilki” dediği Selim Işık, polis tarafından fark edilmemek için
çetede aktif olarak görev alan suç ortağı aile üyelerinin soyadlarını da
değiştirdi. Avukat kardeşi Mansur “Bedirhanoğlu” soyadını, yeğeni Naci
ile O'nun oğlu Asker ise “İsmailoğlu” soyadını aldı.
Selim Işık, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'daki
villada kalıyordu. Villayı 1998 yılında 1 milyon dolara satın alan
Işık, günün 17 saatini evinde geçiriyordu. Zorunlu bir işi olmadıkça
dışarıya çıkmayan Selim Işık'ın evinde 8 cep telefonu ele geçirildi.
Işık'ın polisin “Neden 8 cep telefonu” sorusuna ise, “Eşim telefon
kullanmasını bilmiyor. Sürekli aradığı kişiler için birer telefon aldı.
Yoksa ben telefon kullanmıyorum” dedi.
Selim Işık polisin “Nasıl geçiniyorsun” sorusuna, “[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'de
aylık kirası 28 bin TL olan bir işhanım var. Ayrıca 6 dairem ve
Esenler'de bir benzin istasyonum var. Onlardan gelen parayla
geçiniyorum” yanıtını verdi.
Polis yetkililerine göre, Işık
çete üyelerine talimat vermesi gerektiğinde, 10 yaşındaki kızını
kullanıyordu. Işık'ın kızı, babasının isteği üzerine çete üyelerini
arayıp şifreli konuşmayla yapacakları işi anlatıyordu.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] için [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuryeliği
Işık'ın operasyonda ele
geçirilen 5 araçtan Hummer cipe bindiği belirlendi. Emekli Binbaşı Ayhan
P.'nin kullandığı cipe de el konuldu.
İddiaya göre, çete [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] PKK adına uyuşturucu kuryeliği yapıyordu. İran üzerinden getirilen eroin çete üyeleri sayesinde başta [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
olmak üzere Avrupa ülkelerine TIR'larla gönderiyordu. Elde edilen gelir
hem çete üyelerine hem de örgüte kaynak sağlıyordu. Emniyetteki
işlemleri tamamlanan 12 şüpheli [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'taki İstanbul Adliyesi'ne sevk edildi.

Üsküdar'daki villayı 1998
yılında 1 milyon dolara satın alan Işık, günün 17 saatini burada
geçiriyordu. Zorunlu bir işi olmadıkça dışarıya çıkmıyordu.
'Yeşil'den korktum'
Selim Işık, kendisini “Yalnız yeme kustururlar” diye tehdit eden “Yeşil” kod adlı [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'la
ilgili sorular üzerine de şöyle konuştu: “Yeşil'le öldüğü yönendeki
söylentilerden önce görüştüm. Sonra hiç irtibatımız olmadı. Basına da
yansıdığı gibi beni arayıp tehditlerde bulundu. Kendisinden korktum.
'Neyse hesabımız onu verelim' dedim.”
YEŞİL & TİLKİ SELİM`DEN ARAÇ İSTEMESİ [ SES KAYDI ]
Ünlü Jitem`ci Böyle Öldürüldü.

Cem Ersever cinayetinin nasıl işlendiğine ilişkin ortaya çıkan bu görüntü Ersever'in nasıl öldürüldüğüne dair ipucu
Güncelleme:22 Ocak 2011 13:37
Türkiye'de
1993'lü yıllarda PKK terör örgütünün iç yüzünü ortaya çıkartmak için
girişimde bulunan bir çok isim ortadan kaldırıldı.

1980 -1990` Yıllarındaki [ MAHMUT YILDIRIM ] ' Y£ŞiL ' GÜNEY DOĞU DAKİ FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER SORUMLUSU

Mahmut Yıldırım ( 1951)
--------------------------------------------------------------------------------
1951
yılında Bingöl’de doğdu. Resmi kayıtlara göre gerçek isminden çok Ahmet
Demir, Sakallı ve Yeşil kod adları ile tanınan Mahmut Yıldırım, 1973
yılında Bingöl'ün Genç ilçesi Jandarma Komutanlığı ile ve MİT Tatvan
Bölge Müdürlüğü ile çalıştı.1975'de Milli Görüş hareketi içine giren ve
Elazığ Etibank Ferrokrom tesislerinde çalışmaya başlayan Yıldırım'ın MİT
ile ilişkisi 1989'da kesildi. Bu tarihten sonra Jandarma ile çalışan
Yıldırım, çok sayıda faili meçhul cinayete karıştığı iddia edildi.MİT'e
önce Şemdin Sakık'ı sonra da Abdullah Öcalan'ı öldürmek için operasyon
düzenlemeyi teklif etti ve bu teklif Mehmet Eymür'e ulaştıktan sonra
Eylül 1994'de Yıldırım ile ilişkiye geçildi.
1995 yılı
Ocak ayında Ankara'da gözaltına alındı ve Orhan Taşanlar tarafından
sorgudan geçirildi. Kırılan kaburga kemikleri Ankara’da tedavi
ettirildi. 23 Kasım 1996'da MİT tarafından alınan Metin Atmaca adına
düzenlenmiş pasaport ile Budapeşte'ye gitti.24 Kasım'da Mesut Yılmaz
Budapeşte'de bir ülkücü tarafından yumruklandı. 28 Kasım'da aynı
pasaport ile Türkiye'ye giriş yaptı. MİT ile ilişkisi 30 Kasım 1996'da
kesildi. Yeni Ufuk gazetesinde Yeşil ile yapıldığı iddia edilen bir
röportaj yayınlandı ancak fotoğrafların bir Özel Harekatçı polise ait
olduğu ortaya çıktı. Mahmut Yıldırım'ın Abdullah Öcalan’a 6 Mayıs 1996
ve 23 Kasım 1996'da başarısız iki suikast girişiminde bulunduğu ve uçak
yolculuğunu Beyrut'a yaptığı da iddia edildi.Öldürüldüğü ya da bir yerde
gözaltında tutulduğu iddia edildiyse de akıbeti hakkında bir bilgi
bulunmuyor.



Kod adı ’Yeşil’e lacivert operasyon


İstanbul
Beşiktaş'ta yapılan ’Lacivert’ isimli operasyonda 'Yeşil' kod adlı
Mahmut Yıldırım'ın oğlu Murat Yıldırım ve 15 kişi gözaltına alındı.
Çetenin haraç, çek-senet ve cinayet olaylarına karıştığı, Mahmut
Yıldırım'ın ise operasyondan 15 dakika önce evden ayrıldığı öne sürüldü.
SUSURLUK
Skandalı'nın en önemli aktörlerinden "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın
oğlu Murat Yıldırım, Özel Hareket Timleri'nin de katıldığı ve
’Lacivert’ ismi verilen bir operasyonla dün sabaha karşı Beşiktaş'taki
evinde gözaltına alındı. Apartman sakinleri, polise verdikleri ifade,
Mahmut Yıldırım'a benzettikleri bir kişinin oğlu Murat Yıldırım ile
kaldığı evden operasyondan 15 dakika önce ayrıldığını söylediler. Murat
Yıldırım'ın, telefon konuşmalarında babasına ait lakapları sık sık
kullandığı da polis tarafından belirtildi. Murat Yıldırım ile birlikte
aynı evde 6 kişi yakalandı. Operasyonda, adam kaçırma, haraç ve silahlı
yaralama olaylarına karıştığı öne sürülen 15 kişi gözaltına alındı.
TEHDİT ETMİŞLER
Delta
Sigorta Şirketi'nin ortaklarından Habib Durmuş, Mayıs ayında kimliği
belirsiz üç kişi tarafından Selamiçeşme'deki işyerinde silahlı saldırıya
uğradı. Bacaklarından yaralanan Durmuş, ifadesinde, "Kefil olduğum 1
milyon 500 bin YTL'den dolayı bir süredir tehdit ediliyordum. Beni
"Yeşil"in oğlu Murat Yıldırım vurdurdu" dedi. Bunun ardından
soruşturmayı Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri
yürütmeye başladı. Savcılık izniyle 8 ay boyunca telefon trafiği izlenen
Murat Yıldırım ve çetesine yönelik operasyon dün sabaha karşı
başlatıldı. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile aralarında
Özel Hareket Timleri'nin de bulunduğu yaklaşık 100 polis, 7 noktaya
operasyon düzenledi. Dün sabah 05.30'da Beşiktaş Dikilitaş’taki bir
apartman dairesine düzenlenen baskında, Murat Yıldırım ile 6 adamı
gözaltına alındı, bir Kalaşnikof, iki tabanca ele geçirildi.
BABASININ LAKAPLARINI KULLANIYOR
Baskının
yapıldığı apartmanın sakinleri polise, "Yeşil" kod adlı Mahmut
Yıldırım'ın gazetelerde çıkan fotoğraflarına çok benzeyen bir kişinin de
bu evde yaşadığını, ancak operasyondan 15 dakika önce evden ayrıldığını
söylediler. Polis yetkilileri, telefon izlemeleri sırasında Murat
Yıldırım'ın, babası Mahmut Yıldırım'ın geçmişte kullandığı, "Ağa" ve
"Hacı" lakabını telefonda sık sık telaffuz ettiğini kaydetti.
Murat
Yıldırım ve çetesinin tehdit, çek senet tahsilatı, haraç, ihaleye fesat
karıştırmak, adam yaralama, cinayet ve adam kaldırma gibi olaylara
karıştığı öne sürüldü. Çetenin, İstanbul dışında da eylemleri olduğu
kaydedildi. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
Sır fotoğraf
Mahmut
Yıldırım ile emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever Güneydoğu'da birlikte
çalışmış, ikilinin arasına daha sonra husumet girmiş, Ersever'in 1993'de
öldürülmesinde Yeşil'in parmağı olduğu ileri sürülmüştü. Bazı kaynaklar
Aktüel’de yayımlanan ve AP tarafından da servise konan fotoğraftaki
kişinin Yeşil olmadığını iddia etmişti.
İlk gözaltı 1998’deydi
20 Ekim
1998'de Ankara'da genel arama yapan polis ekipleri, bir arabada silah
ele geçirdi. Arabada bulunan 18 yaşındaki Murat Yıldırım ve Adem Özbay
gözaltına alındı. Murat Yıldırım'ın, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın
oğlu olduğu belirlendi. Yıldırım, sorgusunda babası ile iki yıldır
görüşmediğini öne sürmüştü. Daha sonra 3 kez gözaltına alındığı
kaydedilen Murat Yıldırım'ın ismi en son Habib Durmuş'un Kadıköy'deki
işyerinde silahlı saldırıya uğraması sırasında geçti
2 aydır bu evde kalıyordu
’YEŞİL’
kod adlı Mahmut Yıldırım’ın son anda kaçtığı, Beşiktaş, Dikilitaş, Yeni
Gelin Sok. Gül Apartmanı, No: 15/10’daki dairede 2 aydır kaldığı
bildirildi. Apartmanın yöneticisi Asım Arabul, "2 ay önce bu daireye 2
kişi taşındı. Daireyi kiralayan kişi adının Fatih Yıldırım olduğunu
söyledi. Beraber kaldığı kişiyi çok az gördüm, adını da bilmiyorum.
Apartman aidatını ilk ay ev sahibi ödedi, bu ay da kiracılar ödedi.
Şüpheli bir hareketleri yoktu. Çok gelen giden olmazdı" dedi.

Ahmet
Demir adıyla bilinen Kontrgerilla elemanı Yeşil’in gerçek adı. Bingöl,
Solhan ilçesi Dicnik Köyü’nde 1951 yılında doğdu. MHP kökenli, 1973′te
Bingöl Genç İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından kullanıldı ve ilişki
aynı yıl MİT Tatvan Bölge Müdürlüğü’ne devredildi.
Kasım
1975′te askerden geldikten sonra Milli Görüş hareketi içinde MİT adına
çalıştı. Yıldırım, Elazığ’da 1977′de Etibank Ferro Krom tesislerinde
puantör olarak göreve başladı. İşlemleri 20938 sicil numarası üzerinden
yapılıyordu.
Tam dört
yıl sonra farklı bir göreve soyunup, farklı bir isimle anılmaya başladı.
Yeni adını gözlerinin rengi olan “Yeşil”den aldı.
Susurluk
kazasından sonra ortaya dökülen ilişkiler, pek çok cinayetin tetikçisi
olduğunu ortaya koydu. Herkes Yeşil’den söz etti ancak bulunamadı.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, aldığı bilgileri aktarırken Yeşil’in
öldürüldüğünü söyledi.
Ancak
kısa bir süre sonra Yeşil, İHD Başkanı Akın Birdal’ı vuranların
arkasındaki isim olarak ortaya çıktı. Daha sonraki bilgiler Yeşil’in
hala hayatta olduğunu ortaya koydu. Susurluk Raporu’nda da Yeşil’e 12
sayfalık özel bir yer ayrıldı.
Ahmet
Demir, Mehmet Kırmızı sahte kimliklerini kullanan, Güneydoğu’da
“Sakallı” adıyla bilinen Solhanlı Mahmut Yıldırım’ın geçmişi bir ölçüde
deşifre edilebildi. Bir dönem MİT’te, bir dönem JİTEM’de görev aldığı
anlaşıldı.
JİTEM
subayı Ahmet Cem Ersever‘in öldürülmesinden, Güneydoğu’daki pek çok
faili meçhul cinayete kadar sayısız olayda tetikçilik yaptığı
belirlendi. Hatta Abdullah Öcalan’ın Suriye’de öldürülmesi için
görevlendirilen ekipte de yer aldığı öne sürüldü.
Afyon
Cezaevi’nde öldürün Sabancı suikastı sanıklarından DHKP – C’li Mustafa
Duyar’ı Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’nden alıp getiren ekipte onun da
adı sayıldı. Ancak istihbarat birimlerinin kamuoyuyla pek de
paylaşmadığı kanıya göre, aslında “Yeşil” tek bir kişinin değil, birden
fazla görevlinin kullandığı ortak kod adı.
Yeşil
kodunu kullananlardan biri üst düzey görevlerde bulunuyor. Bir dönem
Güneydoğu’da PKK’ya karşı yürütülen mücadelede özel operasyonlar, karşı
gerilla eylemleri ve taktikleri onun yönetiminde yürütüldü.
Mahmut
Yıldırım ise Yeşil kod adıyla dolaşan bir tetikçi. Ankara’da bir
pavyonda eğlenirken olay çıkarttığı için gözaltına alınan, götürüldüğü
Emniyet Müdürlüğü binasında Orhan Taşanlar ve ekibi tarafından
kaburgaları kırılana kadar dövülen Yeşil’i polisin elinden alan ve
MİT’te tedavi ettiren kişinin Mehmet Eymür olduğu öne sürüldü.
Üzerinde
taşıdığı telefonla aradığı yerler arasında resmi kurumların yanı sıra
Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler de bulunuyor.
Mesut Yılmaz’a Budapeşte’te yumruk atanlar da Yeşil’in telefonundan
arananlar arasında yer alıyor.
Yeşil
adının korkuyla anılması Susurluk çetesi tarafından tahsilat amacıyla
kullanıldı. Susurluk çetesinin tehditle para topladığı kişileri arayan
hep Yeşil idi. Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmeden önce para yatırdığı
Ziraat Bankası Ankara Heykel Şubesi’ndeki hesabın sahibinin de Ahmet
Demir kimliğini kullanan Yeşil olduğu ortaya çıktı.
Mahmut Yıldırım’ın izi uzun süredir bulunamadı. Yaşayıp yaşamadığı konusunda da net bir bilgi henüz yok.

Müzik yerine ÇATIŞma sesi dinlerdi ....!!
‘Yeşil’
olarak bilinen Mahmut Yıldırım’ın oğlu Murat Yıldırım konuştu. Oğlu,
‘Yeşil’i, ‘Operasyonlardan 55-60 kiloya düşmüş olarak döner, ayağının
altındaki taşları cımbızla temizlerdik. En büyük zevklerinden biri müzik
yerine çatışma sesi dinlemekti’ diye anlatıyor
Yazdığı
“Kod adı Yeşil” isimli kitapla bir anda Türkiye gündemine oturan “Yeşil”
lakaplı Mahmut Yıldırım’ın oğlu Murat Yıldırım babasının yaşantısıyla
ilgili ilginç ayrıntıları Milliyet’e anlattı.
Ankara’da
bir oto kiralama şirketi işleten evli ve bir çocuk babası, 30 yaşındaki
Murat Yıldırım, 1996 yılında, “Akşam görüşürüz” deyip evden çıkan
babasının bir gün döneceğine inanıyor.
Murat
Yıldırım’ın anlatımına göre, Mao’nun strateji kitaplarıyla PKK’nın yayın
organları, kongre kararlarını okuyan Yeşil, operasyonlardan 55-60
kiloya düşmüş olarak dönüyor, ayağının altındaki taşlar çocukları
tarafından cımbızla temizleniyordu. İki ay yataktan çıkmayacak kadar
inatçı olan “Yeşil”in en büyük zevklerinden biri ise müzik yerine
çatışma sesleri dinlemekti...
Bu kitabı neden yazdınız?
- Bu
kitabı yazmamdaki tek amaç ortaya bir karakter koymak. Yani “Yeşil” ismi
anılınca insanların bu adam kimdir, fikri yapısı nedir anlamasını
istiyorum. Bu kitaptan sonra insanlar “Yeşil” hakkında konuşacakları
zaman karşılarında bir karakter bulsunlar. Mesela daha önce “Yeşil”e
“itirafçı” diyenler oldu ve insanlar inanıyordu. Ayrıca bazılarının
elinden günah keçilerini almak için yazdım. Ön plana çıkmak gibi bir
niyetim yok. Öyle bir niyetim olsa bütün kanallardan çağırıyorlar,
hepsine giderdim. Zaten kitabın gelirini de almıyorum, bütün gelir
Cemalettin Emeç’e (kitabın diğer yazarı) gidiyor.
‘Yılda bir kez eve gelirdi’
Mahmut Yıldırım nasıl bir babaydı? İlişkileriniz nasıldı?
- Ben de
babayım. 10 yaşında oğlum var. 24 saat beraberiz. Bir baba olarak oğlumu
tatmin edemiyorum. Ama benim babam senede bir kez gelirdi, genelde kış
aylarında gelirdi. Bazen diğer yıla da sarkardı. Buna rağmen iyi bir
babaydı, yani bizi tatmin edebilirdi.
Operasyonlarda yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ilişkilerini size anlatır mıydı?
- Benim
kitapta anlattıklarım, biz Ankara’ya döndüğümüzde babamın bana anlattığı
şeyler. Bazılarını da babamın arkadaşlarından dinledim. Ayrıca 1996’dan
önce de gazetelerde babamla ilgili haberler çıkıyordu. Özgür Gündem,
2000’e Doğru, Aydınlık gibi dergiler babamı yazardı ve biz de bunlar
babam gelince okusun diye toplardık.
Bize öyle
söylemişti. Tabii orada babamızı görüyoruz, bir baba evladına açıklama
da yapmak zorunda. Çünkü orada ‘Katil Yeşil’ diyorlar.
Ayrıca
biz ataerkil bir toplumuz, kadın erkek bir arada oturmaz. Misafir olduğu
zaman onlara hizmet edecek olan evin en büyük oğludur. Babamın
arkadaşları geldiği zaman yanlarında hep ben dururdum ve zaten babam
beni çok severdi.
Babanızın “Yeşil” olduğunu ne zaman nasıl öğrendiniz? Öğrenmeden önce “Yeşil” diye birisinin varlığını biliyor muydunuz?
- Tabii
biliyordum. Ben o tarihlerde Elazığ’da ülkü ocaklarına giderdim. Orada
insanlar “Yeşil” hakkında konuşurlardı. Babamın “Yeşil” olduğunu
öğrenmeden önce zaten “Yeşil” e hayrandım. Babama da soruyordum. Babamın
“Yeşil” ile tanışıyor olmasından da gurur duyuyordum. Babam genelde kış
aylarında gelirdi. Maaşını çektikten sonra da hamsi almaya giderdik.
Yine bir gün bir araba durdu, adamlar babama “Yeşil” diye hitap ettiler.
O an anladım ve gurur duydum.
‘Mao okurdu’
Kitap okur muydu? Özel zevkleri, hobileri var mıydı?
- Mao’nun
stratejilerini anlatan kitapları okurdu. PKK’nın yayın organlarını,
kongre kararlarını okurdu. Bunları da iyi bir empati kurmak için okurdu.
İtirafçıların savunmaları gelirdi, onları okurdu.
Müzik dinler miydi?
- Çatışma
seslerinin kayıtlı olduğu kasetler vardı, onları dinlerdi. Abdülsamet
Abdulvasıt var, Mısırlı bir hafız. Onları dinlerdi.
Birçok istihbaratçı babanızın öldüğünü söylüyor, siz ne düşünüyorsunuz?
-
Ölmediğine dair somut bir delilim yok, 1996’dan sonra hiç görüşmedim.
Şimdi mesela ben kardeşimle her gün görüşüyorum, bir gün görmesem hemen
ararım merak ederim. Ama ben babamla senede bir kere, iki senede de bir
kere görüşüyorduk. Öyle bir karakteri vardı. O yüzden çok anormal
gelmiyor bana.
En son ne zaman gördünüz babanızı?
1996’nın
kasım ayı sonu. Evden her zamanki gibi ‘Akşam görüşürüz’ diye çıktı.
Zaten her zaman yaptığı şey buydu. Bir kere çıkınca çok uzun süre
gelmiyordu.
Siz en
son 1996’da gördünüz, Mehmet Eymür de 1996’dan sonra irtibatın
kesildiğini söylüyor, fakat Şemdin Sakık 1998’de kendisini Irak’tan
“Yeşil” ve ekibinin getirdiğini söylüyor?
- Ben babamın Suriye’deki gücünü, istihbarat gücünü biliyorum. Sakık’ın söylediğine göre, o tarihte babam hayatta.
Peki, bunu duyunca araştırmadınız mı babanız sağ mı diye?
- Bugüne
kadar hiç kimseye babamın yaşayıp yaşamadığını sormadım. Çünkü ben
babamı tanıyorum. Benim babam gelmemesi gerekiyorsa gelmez. Çok inatçı
bir insandı. Çatışmalardan dönüp geldiği zaman 55-60 kilo oluyordu.
Cımbızlarla ayağının altından taş parçaları çıkarıyorduk. 2 ay yataktan
kalkmıyordu. Yani bu onun inatçılığını gösteriyor.
‘Oğlu olmak dezavantaj’
Babanızın geri geleceğine inanıyor musunuz? Ümidiniz var mı?
- Var
tabii, neden olmasın? Neticede oğluyum, yaşamasını isterim. Her zaman
böyle bir umutla yaşıyorum. Ben seviyorum babamı. Kayıp ailelerinin
yakınlarına bakın. 20 senedir arayan var. Bu konuda duygusal davranıyor
da olabilirim. Bu içimde yaşattığım bir istek de olabilir ama böyle bir
umudum var, niye olmasın ki? Ölüsünü görmedim.
Nasıl geçiniyorsunuz? Babanızın sizi “emanet ettiği” dostlarından yardım aldınız mı?
-
Kesinlikle hayır. Babam gittikten sonra babamın hiçbir arkadaşından
maddi yardım almış değiliz, böyle bir talebimiz de olmadı. Kendi
ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. 10 senedir oto kiralama işi yapıyorum.
“Yeşil”in oğlu olmak bir avantaj mı?
- Hayır,
hiçbir avantajı yok. Dezavantajı var. 18 yaşıma girdiğim günden bugüne
DGM’lerde yargılanıyorum. Hakkımda bir takipsizlik, bir beraat kararı
var, ayrıca iki dosyadan da yargılanmam devam ediyor. Ben bu hayat
tarzından memnun değilim ki. Hep saklanarak, hep tehdit altında
yaşıyoruz. Bundan kim memnun olabilir ki? Akşam düzenli olarak evine
gelen, işçi ya da memur bir babam olmasını çok isterdim.
O kadar
çok isterdim ki... Hatta Ankara’ya taşındığımız zaman, babam belirli bir
süre eve gelip giderdi, hayatımızın en mutlu günleri o günlerdi. Benim
babam bir kere bile okula gelip, ne benim ne kardeşimin derslerini
sormamıştır. Böyle bir baba figürünü kim ister?
‘1973’ten beri istihbaratçı’
Anneniz ne düşünüyor? “Git babanı bul” diyor mu?
- Hayır, böyle bir şey demiyor. Ama ailece üzülüyoruz tabiki.
Babanızın devletle ilişkisinin adı neydi? Kadrolu memur muydu, sözleşmeli işçi miydi? Resmi adı neydi?
- MİT zaten kendisi bunu açıkladı. 1973’ten beri istihbaratçı olarak çalıştığını MİT söyledi.
Maaşını alıyor musunuz? Sigortasından faydalanabiliyor musunuz?
1998-99’da iptal edildiğinden beri almıyoruz. Sigortasından da faydalanmıyoruz.
Faydalanmak için girişimde bulundunuz mu?
- Hayır bulunmadık


Emekli
savcı Sacit Kayasu, 10 yıl önce İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde görevliyken,
işkence yapılmış ve kimliği tesbit edilemeyen bir erkek cesedinin
‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu öne sürdü.El ve ayak derisi
yüzülüp, gözleri oyulan cesedin kimliğinin belirlenmesi amacıyla Mahmut
Yıldırım’ın ailesiyle DNA testinin karşılaştırılması için çok çaba
sarfetmesine rağmen çeşitli nedenler öne sürülerek engellendiğini ve o
yıllarda bu dosya ile ilgili araştırmaları sırasında çok tehditler
aldığını da öne süren Kayasu, “Pek çok şey o cesedin Yeşil olduğunu
doğruluyor. Bu şahsi kanaatim yeterli mi, değil? Bunu ispatlamam için
elimde DNA olması lazım” dedi.
7’nci
Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında, 2000 yılında ‘ihtilal yapıp
Anayasa’yı ihlal ettiği’ gerekçesiyle idam cezası istemiyle düzenlediği
iddianame ile kamuoyunda uzun süre adından bahsettiren emekli savcı
Sacit Kayasu, İzmir’in Ödemiş İlçesi’de 11 Eylül 1998′de bulunan bir
erkek cesedinin ‘Yeşil’ olarak tanınan Mahmut Yıldırım olduğu
konusundaki iddialarını yineledi. Kayasu, olay yerindeki ilk incelemeden
sonra Ödemiş Devlet Hastanesi morguna kaldırılan ceset ile ilgili
yeterli araştırma yapılmadığını savundu. Cesedi gördüğünde 5-6 günlük
olduğunu anlatan Kayasu, “Cesedin eli ve ayağı yüzülüyor, gözleri
oyuluyor. Profesyonel bir cinayet. O kadar ateş edilmesine rağmen bir
tek mermi çekirdeği yoktu” dedi. Kayasu, cesette dokuz kurşun deliği
olmasına rağmen mermi çekirdeği bulunamadığını ve böyle bir olaya daha
önce tanık olmadığını vurguladı. İncelediği cesette çeşitli darp izleri
olduğunu da söyleyen Kayasu kişinin dövülmüş ve bağlanmış olduğunu da
söyledi.
‘YEŞİL OLABİLİR ŞÜPHESİYLE EMNİYETTEN BİLGİ İSTEDİM’
Emekli
savcı Kayasu, işkence yapıldığını anlaşılan cesedin Mahmut Yıldırım’a
ait olduğu yönünde kuvvetli şüpheleri bulunduğunu belirterek, “Şahsen
ben ‘Yeşil’ olarak kanaate vardım. Bu şahsi kanaatim yeterli mi değil?
Ne yapmak lazım ? DNA ile otopsi lazım. Bunun için İzmir’e gönderdik.
DNA’ya esas olacak şeyleri alın akrabalarından da tespit edin” dediğini
söyledi.
Kayasu,
bu girişiminin çeşitli nedenlerle engellendiğini savundu. İzmir Adli Tıp
Kurumu’ndan “Biz DNA testi yapamıyoruz” şeklinde bir cevap aldıklarını
anlatan Kayasu, bunun üzerine cesedin İstanbul’a getirilmesini
istediklerini belirtti. Kayasu, ancak bu taleplerinin de İzmir Adli Tıp
Kurumu’nun cesedi göndermemek için maddi harcamaları neden olarak
gösterdiğini ve böyle bir cevap aldıktan sonra, cesedin gömülmesini
söylediklerini açıkladı.
SÜRPRİZ TANIK ‘YEŞİL’ OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Sacit
Kayasu, cinayeti soruşturduğu o dönemde çok sayıda tehdit aldığını ve
bundan yılmadığını da söyledi. 1999 yılının Ocak ve Şubat ayında
Güneydoğulu olduğunu belirten ‘Mehmet’ kod adlı kişinin olayı
soruşturduğu için kendisiyle irtibat kurduğunu anlatan Kayasu, telefon
görüşmelerinin aynı yılın Nisan ayına kadar sürdüğünü bildirdi. Kayasu,
Mehmet kod adlı kişinin Yeşil’in öldürüldüğüne ve sorgulandığına dair
elinde birtakım kasetler olduğunu ve bu kasetleri kendisine getirmek
üzere iken son kez “Geliyorum Savcı bey. Yoldayım” diye görüştükten
sonra aniden ortadan kaybolduğunu söyledi.
‘PEK ÇOK ŞEY CESEDİN YEŞİL OLDUĞUNU DOĞRULUYOR’
“Pek çok
şey o cesedin Yeşil olduğunu doğruluyor. Bunu ispatlamam için elimde DNA
olması lazım” diyen Kayasu, “Cesette parmak izi olmamısının işleri
zorlaştırdığını anlattı.


Evrensel
Gazetesi Yeşil kod adlı JİTEM'in en kanlı elamanı Mahmut Yıldırım'ın ev
adresini yayınladı. Hem de manşetten. İşte o adres.
Evrensel
gazetesinin "Yeşil Ankara'da" başlığıyla manşetten verdiği haberde,
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın nüfus kayıtlarına göre bulunduğu evin
adresi adresi şu:
Esertepe mahallesi, Yellice sokak, 4/41 Keçiöğren / Ankara adresinde oturuyor.
İşte Evrensel Gazetesi'nin bugünkü manşeti:


Mahmut 'Yeşil' Yıldırım Türkiye'nin kara kutusu mu?
Arif
Doğan'ın "Yeşil yaşıyor" sözleri Mahmut Yıldırım'ın tekrar gündeme
oturmasına sebep oldu. Faili meçhuller için hangi isim kilit nokta, Arif
Doğan mı yoksa Mahmut "Yeşil" Yıldırım mı?
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çetin
Agaşe, Arif Doğan’ın “Yeşil yaşıyor” beyanı ile gündeme tekrar taşınan
Mahmut Yıldırım’ın yaşayıp yaşamadığını Habertürk ekranlarında
yayınlanan Haber Sahası adlı programda yorumladı.
Program
sunucusu Didem Yılmaz’ın “Yeşil kod aldı Mahmut Yıldırım, Türkiye’nin
kara kutusu mu?” sorusunu yanıtlayan Çetin Agaşe “Bir kere bu insanlar
bir devlet kuruluşunda bir memur olarak çalışan insanlar değil. O
sistemin ya da o kuruluşun stratejisi gereği ajan olarak ya da taşeron
olarak kullanılmış insanlar. Ama sivil insanlar ve içeride birçok şeye
hakim olmuşlar. Türkiye bu sistemi tartışıyor. Ben yaşadığına
inanıyorum, öldüğüne dair somut bir örnek yok. Öldüğünü söyleyemem ben
araştırmacı bir yazarım.” cevabını verdi.
Didem
Yılmaz duymak istediği sorunun kaynadığını düşünerek bir kez daha
Agaşe’ye “Kara kutu Yeşil mi?” diye sordu. Agaşe soruya cevap olarak
“Bana göre Türkiye’nin, devletin kara kutusu Arif Doğan. Arif Doğan’ın
görev yaptığı yıla, görev bölgesine ve konumuna bakın. Hiyerarşik yapıyı
gözden kaçırmadan durumu ele alırsak bir emir komuta sistemi var. Bir
oluşum başında bir komutan var ve altında çalışanlar var. İşte Mahmut
Yıldırım bu insanlardan birisi… Emri veren kara kutudur.”
Ergenekon
savcıları, Abdullah Çatlı ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın iki
uyuştucu kaçakçısını kaçırıp ödürmekle suçlandıkları davanın dosyasını
istedi
İSTANBUL -
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, Bakırköy 4. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne başvurarak, Abdullah Çatlı ve Mahmut Yıldırım’ın
yargılandığı dosyayı istedi.
NTV'nin haberine göre talebi uygun bulan Ağır Ceza Mahkemesi de dava dosyasını Ergenekon savcılarına gönderdi.
Susurluktaki
kazadan 7 yıl sonra açılan davada, İranlı uyuşturucu kaçakçıları Lazım
Esmaili ve Asker Simtko’nun, Çatlı ve Yıldırım tarafından kaçırıldığı
öne sürülüyor. 1995 yılında, Polat Rönesans Otelindeki Emperyal
Casino’ya girerken kaçırılan iki kişinin, ailelerinden 50 bin dolar
fidye alınmasına rağmen öldürüldükleri iddianamede yer alıyor.
AHMET CEM ERSEVER : Yeşil Beni Takip Ediyor Raporlarında Bunları Belirtmiş
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TİLKİ SELİM [ YEŞİL`den KORKTUM ]

Tilki Selim,
teknik takipten kaçmak için 8 ayrı cep telefonu kullanıyor, adamlarına
10 yaşındaki kızı aracılığıyla talimat gönderiyor, eroin sevkiyatını
ise, kimlik kontrolünden rahatlıkla geçebilen emekli Binbaşı Ayhan P.'ye
yaptırıyordu
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'dan temin edilen uyuşturucuyu [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üzerinden [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülkelerine gönderdikleri iddiasıyla yakalanan 12 kişilik suç örgütünün elebaşı “Tilki” lakaplı [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'ın,
polisin teknik takibinden kurtulmak için 8 ayrı cep telefonu
kullandığı, zaman zaman da adamlarını 10 yaşındaki kızına aratarak
talimat verdiği bildirildi. Çetenin [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevkiyatını ise, kimlik kontrolünde rahatlıkla geçen emekli Binbaşı Ayhan P.'nin çetenin [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cipiyle yaptığı ortaya çıktı.
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri 11 Ocak 2010'da [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.], Aydın, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'de
düzenlediği operasyonlarda Selim Işık ile 11 adamını gözaltına aldı.
Operasyonda 71 kilo eroin ele geçirilirken, polis, çetenin çalışma
yöntemlerini de ortaya çıkardı.
17 saati villada geçiyordu
İddiaya göre, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'ün
de “Tilki” dediği Selim Işık, polis tarafından fark edilmemek için
çetede aktif olarak görev alan suç ortağı aile üyelerinin soyadlarını da
değiştirdi. Avukat kardeşi Mansur “Bedirhanoğlu” soyadını, yeğeni Naci
ile O'nun oğlu Asker ise “İsmailoğlu” soyadını aldı.
Selim Işık, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'daki
villada kalıyordu. Villayı 1998 yılında 1 milyon dolara satın alan
Işık, günün 17 saatini evinde geçiriyordu. Zorunlu bir işi olmadıkça
dışarıya çıkmayan Selim Işık'ın evinde 8 cep telefonu ele geçirildi.
Işık'ın polisin “Neden 8 cep telefonu” sorusuna ise, “Eşim telefon
kullanmasını bilmiyor. Sürekli aradığı kişiler için birer telefon aldı.
Yoksa ben telefon kullanmıyorum” dedi.
Selim Işık polisin “Nasıl geçiniyorsun” sorusuna, “[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'de
aylık kirası 28 bin TL olan bir işhanım var. Ayrıca 6 dairem ve
Esenler'de bir benzin istasyonum var. Onlardan gelen parayla
geçiniyorum” yanıtını verdi.
Polis yetkililerine göre, Işık
çete üyelerine talimat vermesi gerektiğinde, 10 yaşındaki kızını
kullanıyordu. Işık'ın kızı, babasının isteği üzerine çete üyelerini
arayıp şifreli konuşmayla yapacakları işi anlatıyordu.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] için [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuryeliği
Işık'ın operasyonda ele
geçirilen 5 araçtan Hummer cipe bindiği belirlendi. Emekli Binbaşı Ayhan
P.'nin kullandığı cipe de el konuldu.
İddiaya göre, çete [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] PKK adına uyuşturucu kuryeliği yapıyordu. İran üzerinden getirilen eroin çete üyeleri sayesinde başta [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
olmak üzere Avrupa ülkelerine TIR'larla gönderiyordu. Elde edilen gelir
hem çete üyelerine hem de örgüte kaynak sağlıyordu. Emniyetteki
işlemleri tamamlanan 12 şüpheli [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'taki İstanbul Adliyesi'ne sevk edildi.
Üsküdar'daki villayı 1998
yılında 1 milyon dolara satın alan Işık, günün 17 saatini burada
geçiriyordu. Zorunlu bir işi olmadıkça dışarıya çıkmıyordu.
'Yeşil'den korktum'
Selim Işık, kendisini “Yalnız yeme kustururlar” diye tehdit eden “Yeşil” kod adlı [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'la
ilgili sorular üzerine de şöyle konuştu: “Yeşil'le öldüğü yönendeki
söylentilerden önce görüştüm. Sonra hiç irtibatımız olmadı. Basına da
yansıdığı gibi beni arayıp tehditlerde bulundu. Kendisinden korktum.
'Neyse hesabımız onu verelim' dedim.”
YEŞİL & TİLKİ SELİM`DEN ARAÇ İSTEMESİ [ SES KAYDI ]
Ünlü Jitem`ci Böyle Öldürüldü.

Cem Ersever cinayetinin nasıl işlendiğine ilişkin ortaya çıkan bu görüntü Ersever'in nasıl öldürüldüğüne dair ipucu
Güncelleme:22 Ocak 2011 13:37
Türkiye'de
1993'lü yıllarda PKK terör örgütünün iç yüzünü ortaya çıkartmak için
girişimde bulunan bir çok isim ortadan kaldırıldı.
» McAfee Stinger İndir v12.1.0.2231 32×64 bit
» USB Disk Security 6.5.0.0 Türkçe Full Tam indir
» Diyarbakır'da polise saldırı: 4 şehit, 2 yaralı
» Reina katliamcısı yakalandı
» Hamilelik Öncesi Belirtiler
» Jeofizik
» Doğa İçin Çal Klipleri Sonuna Kadar Destek!
» TARKAN - Cuppa
» Ece Seçkin - Adeyyo
» İrem Derici - Dur Yavaş
» Edis - Dudak (Lyrics Video)
» Hande Yener - Deli Bile - ( Official Audio )
» Emrah Karaduman - Cevapsız Çınlama ft. Aleyna Tilki
» Sivas Esnafının Tuvaletlerin Yıkılışına İsyanı (Nereye S.Çacaklar)
» AVG Anti-Virus Free Edition 2012 1913a4770
» Trojan Remover v6.8.2 Build 2600 Full (11Mb)
» USB Disk Security v6.1.0.432 Full
» Microsoft Security Essentials v2.1.1116.0 Türkçe
» Kpss Tarih Notları 2012 PDF Renkli Anlaşılır! Tüm Konular